ZAMAN KAVRAMI

2024 yılı Ekim ayında, İTO saatçilik meslek gurubu meclis üyesi Dr. Çağrı Gündoğdu, saatçilerin de sene de özel bir günü olsun düşüncesi ile; 10.10.2024 tarihini bizlere de danışarak “Dünya Saatçilik Günü” olarak ilan etti. Bu orijinal fikir basında, sosyal medyada ve dünyada çok yankı yaptı. Bunun bir nedeni de 10.10 rakamlarının saatçilik yönünden hikayesi idi.

Saatçiler vitrinlerinde gülen yüz emojisini anımsattığı ve saatin markasını en iyi ve yalın şekilde gösterdiği için saatleri onu on geçeye ayar edip teşhir ederler. Bu durumun 10.10 tarihini hatırlatması da ayrı bir espri konusu oldu.

2025 yılında dünyadaki en önemli saat fuarı olan Cenevre Fuarının kapanış konuşmasında İsviçre Saat Federasyonu ve Cenevre Fuar komitesi aynı tarihi bizlerden hiç bahsetmeden ‘İlk Dünya Saatçilik Günü ‘olarak ilan ettiklerini açıkladılar. Hemen harekete geçtik yurtiçi ve yurtdışı basınında 2024 yılında çıkan yazıları, İTO meclisindeki ilk ilan edilişini ve sosyal medya kutlama görsellerini İsviçre Saat Federasyonu ve Cenevre Fuar Komitesi’ne gönderdik. Adeta çark ettiler ve İTO’nun logosunu da bu fikrin mimarları arasına eklediler ve açıklamalarında bizlerden de bahsettiler. Böylece 10.10 tarihinde Dünya Saatçilik Günü’nün Türkiye’de ikinci, dünyada ise birinci yılını yakın bir zamanda kutladık. Bu özel günde Sirkeci Liman Han’da saatçilik sergisi ve İTO’da İsviçre İstanbul Konsolosu ve Türk Ticaret Bakan yardımcısının da katıldığı Türkiye ve Dünyada Saatçilik konulu bir panel düzenledik. Bu panele konuşmacı olarak katıldım ve ZAMAN KAVRAMI ile ilgili kısa bir sunum yaptım.

Aşağıda bu sunumu sizlerle de paylaşmak istiyorum:

İlkokulu Beşiktaş Barbaros İlkokulu’nda okudum. O dönem ilkokul beş yıl sürerdi ve sınıf öğretmeniniz sizi birinci sınıftan alır, beşinci sınıftan mezun ederdi. Ben bu konuda çok şanslıydım. Her zaman adını sevgiyle andığım Yıldız Ayral adında bir öğretmenim oldu. Dördüncü ve beşinci sınıfta, her hafta sonu bize bir hikâye okur ve bu hikâyenin ana fikrini yazmamızı isterdi. Pazartesi günü, ana fikri en sade ve doğru biçimde ifade eden yazı sınıfta okunur ve o öğrenci ödüllendirilirdi. Bu nedenle ben de ana fikre sadık kalarak, sizlere zaman kavramından bahsetmek istiyorum. Türkçe ’de “Nokta atışı” diye bir tabir vardır. Sanırım bu kavram bizde olmadığı için İngilizceden birebir tercümedir. Bizde ne yazık ki uzun konuşmak bilgili olmakla eş değer sayılır. Oysa günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle hayat hızlanmış, odaklanmak daha da zorlaşmıştır. Bu yüzden vermek istediğimiz mesajı kısa, net ve anlaşılır biçimde iletmemiz gerekir. Ben zaman kavramını en iyi basit kesirlerin anlattığına inanıyorum. Paydayı yani -kesrin altındaki sayıyı- yaşımız, payı – kesrin üstündeki sayıyı- ömrümüzün bir yılı olarak düşünelim. Bir yaşına geldiğimizde kesrimiz 1/1 olacaktır, yani en büyük değerdir. Hayatımız yeni başlamıştır. Biz farkında olmasak da anne ve babamıza bu süre oldukça uzun gelecektir. Beş yaşına geldiğimizde kesrin değeri küçülür ama zaman yine de geçmek bilmez. Yirmi beş yaşına geldiğimizde değer biraz daha azalır… Hayallerimiz, hedeflerimiz vardır ve bunları bir an önce yaşamak isteriz. Sonraki yıllarda kesrin değeri her yıl biraz daha küçülür, payda büyüdükçe yıllar hızla geçer.

Bugün yetmiş yaşındayım. Benim için yıllar bir ay gibi geçip gidiyor, kesrimin değeri küçülmüştür. Günlerimizi yapılacak işler ile dolduruyoruz. Her işin bir zamanı, bir sınırı var. Hayat da bu sınırlar içinde akıp gidiyor. Ünlü müzisyen ve söz yazarı Teoman’ın bir şarkısında söylediği gibi: “Vakit geçmek bilmezken, yıllar hayatlar geçiyor”.

Zamanın bir ritmi vardır. Bu ritmin her insanda farklı olduğuna, saatlerin de o insanın yaşama ritmine göre ilerlediğine inanıyorum. Bunu daha iyi anlatabilmek için yanımda bir metronom getirdim. (Metronom dakikada 60 vuruş yapacak şekilde çalıştırılır.) Metronom, Yunanca metron (ölçü) ve nomos (düzen) kelimelerinden türemiştir. Yani bir zaman tutucudur. Masamdaki duyduğunuz mekanik bir mekanizmadır. Gücünü tıpkı mekanik saatlerde olduğu gibi zemberekten alır. Düzenli salınımlar yaparak zamanı eşit aralıklara böler, ters konumlanmış sarkaç üzerindeki ağırlık sayesinde tempo yavaşlatılıp hızlandırılabilir.

Dakikada 40’tan 208 vuruşa kadar çıkabilir. 60 vuruş hepimizin bildiği gibi bir dakikadır. Metronom, müzisyenlerden sporculara, dansçılardan, sağlık uzmanlarına kadar pek çok alanda ritim tutturmak için kullanılır. Bugün ise teknolojinin gelişmesi ile elektronik metronomlar cep telefonlarına, akıllı saatlere, bilekliklere bile uygulanmıştır. Ritim her yerdedir. İnsanlar, tarih boyunca birlikte çalışırken ya da bir iş yaparken şarkı söylemişler; elleriyle veya ayakları ile tempo tutmuşlardır. Amaç tempoyu düşürmeden zamanı hissetmek olmuştur.

Türkçede “zamansız olmak” diye bir ifade de vardır. Bu hiç zamanımız olmaması mı? Geçen zamana aldırmamak mı? Yoksa zamana meydan okumak mı demektir? Bana göre zamansız olmak “Bugüne ait olmak “manasına gelir. Yani çağdaş olmaktır. Başka bir deyişle marka olmaktır.

(Metronom hızlanır dakikada 180 vuruşa çıkarılır) Çalışmak zorundayız. Kendi işimizde bile olsa hepimiz hayatımızın bir döneminde zamanımızı kiraladık. O sürede iş tanımlamamıza göre görevlerimizi yerine getirmeye çalıştık. Tempo yükseldi. İş bittiğinde kendi zamanımızı kullanmaya başladığımız da zaman nerdeyse başladığı an bitiyor gibiydi…Dilerim kiraladığınız zamanlar, sizin için anlamlı ve değerli işlerde ve meşgalelerde geçer. Emeklerinizin karşılığını alır ve takdir edilirsiniz.

Son olarak: Bugüne ait olun, çağdaş olun, zamanınız sizin olsun. Sevdiklerinizle birlikte mutlu anılarla dolu günler yaşayın demek istiyorum.

Tempoyu biraz düşürelim. (Metronom yavaşlatılır dakikada 40 vuruşa düşürülür) Çok mu düştü?!..

Dediğim gibi herkesin yaşam ritmi farklıdır. Önemli olan zamanın kıymetinin farkında olup tempoyu düşürebilmek, yavaşlayabilmektir.

Yorumunuzu yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir