Şayet davetiyeniz yoksa günlük giriş bedeli CHF 60.- olan saat, mücevher ve lüksün kalp atışlarını duyduğumuz bir Basel Fuarı daha gerçekleşti. Bu seneki fuara gelirken, saat sektörünü yakından etkileyeceğine inandığımız ve yol boyu tartıştığımız ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişmeler şunlardı:
– İsviçre Frangının diğer para birimleri karşısında kısa sürede öngörülemeyen artışı ve İsviçre malı saatlerde maliyet artışı,
– Petrol fiyatlarının düşüşü, Rusyadaki ekonomik kriz ve rublenin aşırı değer kaybetmesinin Türkiye’ye gelecek Rus turiste etkisi,
– Ukrayna sorunu ve Avrupa’ya etkisi,
– İsviçre’nin en büyük pazarı Çin’de israfın ve rüşvetin önlenmesi amacı ile yapılan kampanyalar ve Çin’in yıllık büyüme oranlarının düşmesi,
– Apple’ın Nisan ayında piyasaya süreceği (Smartwatch) akıllı saatlerin saat piyasasını nasıl etkileyeceği konusundaki şüpheler, tereddütler…
– Tanınmış İsviçre saatlerini bünyesinde bulunduran büyük saat holdinglerinin hisselerindeki düşüşler…
– Basel Fuar Komitesinin ve aynı zamanda Tissot’un Ceo’su olan François Thiebaud’un, İsviçre saat ihracatının 2014 yılında %1.9 artarak 22.2 milyar CHF’a ulaştığı ve geleneksel saatçilik ile teknoloji harikası olarak kabul edilen akıllı saatlerin birbirine düşmanlık değil hayranlık besleyip ayrı dünyalara ve piyasalara hitap ettiği yönündeki açıklamaları…
– İsviçre Saat piyasasının dahisi kabul edilen ve şu anda LVMH Holding’in saat bölümünün başında olan Jean-Claude Biver’in açıklaması: “Apple gibi bir firma bu konuda ARGE ‘sine milyar dolarlık yatırım yapıyorsa muhakkak etkisi olacaktır. Saate 1.000.- CHF’lık yatırım yapacak bir müşteri en fazla birkaç fonksiyonu olan İsviçre malı quartz bir saat ile çok fonksiyonlu bir Smartwatch arasında tercih yapacaksa, bu konuda ciddi olarak düşünmek gerekir. Fakat bu her şeyin sonu demek değildir. İsviçre saati imajdır, prestijdir, ruhu vardır, seksidir, duyularımıza hitap eder. Teknoloji harikalarının çok kısa ömürlü olduğu, çabuk eskidiği ve smartwatch’ların henüz bağımsız olmadığı ve günlük şarj edilmesi gerektiği de aşikârdır. Ancak bakalım şimdi ne olacak diye beklemek yerine, harekete geçmek gerekir! “
Omega Dark Sıde of the Moon Vıntage
İşte bu düşüncelerle bu seneki fuarı gezmeye başladık. İlk izlenimlerimiz meşhur saat markalarının ayaklarının yere basması oldu. Tarihçesi uzun yıllara dayanan firmaların neredeyse hepsi köklerini hatırlamış; onların bugüne gelmesine neden olan, adeta markanın ikonu kabul edilen heritage (miras) modellerine geri dönüş yapmışlar. Alternatiflere bakmışlar, satın alanın isteklerine yönelmiş, sadece büyük pazarlara yönelik modellere ağırlık verme stratejilerinden vazgeçmişler. Ne mi yapmışlar? Farklı kasa boylarını imal etmişler. Erkek saati ağırlıklı olmaktan vazgeçmek istemişler. Kadınların sadece ucuz quartz modacı saati almaya eğilimli olduğu önyargısını kırmaya çalışmışlar. Adeta ilk kol saatinin kadınlar için tasarlandığını, (tarihte bilinen ilk kol saati, Breguet markasının, Napolyon’un kız kardeşi Caroline Murat için tasarladığı saattir) o çağlarda erkek saatlerinin sadece cep saatlerinden ibaret olduğunu hatırlatmak istemişler.
Tag Heuer Formula 1 Chrıstıano Ronaldo Specıal Edıtıon.
Her fuarın markalar tarafından daha çok tercih edilen bir rengi olur. Bu senenin moda rengini de yeşil olarak gözlemledik.
Lüks saat sektörünün, varsayımların aksine krizden daha çok etkilendiğini, fiyat ayarlamalarına gittiğini, hatta bazı saat markalarının Avrupa’da Euro, Rusya’da Ruble ve Türkiye’de TL bazındaki fiyatlarını arttırmakta acele etmediğini veya fiyatlarını İsviçre frangındaki artış oranı kadar yükseltmediğini gözlemledik.
Longınes Pulsometer Chronograph
Bu fuarın kanımca en önemli farkı, Tag Heuer firmasının, Google ve Intel ile işbirliğine gitmesi ve Smartwatch’a alternatif bir ürün çıkarmak istemesiydi. Tag Heuer’in direksiyonunda J.C. Biver’in oturduğunu düşününce ortada henüz bir ürün veya tasarım olmamasına rağmen insan heyecana kapılıyor.
Tag Heuer Calıbre 18 Telemeter
Dün fuar sırasında aldığım notları blog yazısına çevirmek için çabalarken tüm Türkiye’de uzun süreli elektrik kesintileri oldu biliyorsunuz. Elektriğe bağlı bütün cihazlar, şarjı tükenen cep telefonlarımız, bilgisayarlarımız çalışamaz hale geldi. İşte böyle bir kaos ortamında, dünyanın hala iş gören en ufak mekanik mekanizması kol saatimin, etrafındaki tüm elektronik entegre birbiriyle bağımlı cihazlara adeta nazire yaparcasına çalıştığını gözlemledim. Kullandığımız her şeyin elektroniğe bağımlı hale geldiği günümüzde hala bağımsızlığını koruyan mekanik saatimden haz duydum.
Fotoğraflar: Hodinkee.com, ablogtowatch.com, fratellowatches.com, tagheuer.com
351 defa okundu
6,630 total views, 1 views today
Benzer Yazılar
Saatim mekanik,
Mekanizma otomatik.
Bakımını yaparsam,
Olur evladiyelik.
Evvelsi gunku uzun sureli elektrik kesintisi sirasinda elektronik cihazlar calismayinca sosyal medyada cok guzel bir slogan ortaya atildi : “ Diren Sarj” diyordu.
Ben bunu dunyanın hala is goren en ufak mekanik mekanizmasi kol saatine uyarladim : “ Diren mekanik saat ! “ diyorum.
Uzun bi aradan sonra yazılara yeniden kavuşmak güzel oldu, zevkle okudum yine yazıyı