– ‘Ben hiç kol saati kullanmadım’ dedi yirmi yaşlarında bir genç, arkadaşı mağazadaki saatleri incelerken.
– ‘Sen saatten ne anlarsın, git telefonunla oyna sen’ dedi arkadaşı gülerek.
– ‘Ben o gün gideceğim yere, kıyafetime ve neşeme göre takacağım saati belirlerim. Saat benim için gücün, zarafetin, rafine zevkimin bir sembolüdür’ dedi başka bir müşterim.
– ‘Saatim olmadan kendimi düşünemiyorum. Küpe, kolye, bilezik gibi aksesuarları genelde kullanmıyorum. Saatim benim tek aksesuarım. Stilime, kıyafetime uymalı, beni tamamlamalı’ dedi bir kadın müşterim.
– ‘Hepimiz zamanı kontrol etmek durumundayız. Ben bunu kolumda zevk alarak taşıdığım mekanik saatime bakarak yapmaktan büyük haz alıyorum. Saatimi her gün kurmak bile benim için bir zevk’ dedi orta yaşlı bir adam.
– ‘Ben saat koleksiyoncusuyum. Saat benim için ustalık eseri olmalı, belirli bir komplikasyona sahip olmalı, teknolojik ve estetik bakımdan insan emeğini ve hünerini yansıtmalı’ dedi bir diğeri
– ‘Saat kişiliğinizi yansıtır. Diğer insanlardan farkınızı ve birey olarak tercihlerinizi gösterir. Kendinizi görsel olarak ifade etmenizi sağlar’ dedi bir başkası
– ‘Saatsiz yaşayamam’ dedi orta yaşlı bir müşterim. ‘En sevdiğim saatlerim benim için özel hatırası olanlardır. Bakınca geçmişteki o özel ana götürür beni’ diye açıkladı bir başka saat meraklısı
– ‘Erkekler için saatin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Biz kadınlar saati bir mücevher, takı gibi görür; kayışını, kadran rengini kıyafetimize uydurmaya çalışırız. İçindeki mekanizma ise benim pek ilgi alanıma girmiyor ‘dedi şık giyinmiş bir kadın müşterim.
-‘Kolumdaki saat bir aile yadigârı, benim için çok değerli ve geçmişimle olan bağlantımı gösteren bir aile mirası. Ona gözüm gibi bakıyorum ve takmayınca kendimi çıplak gibi hissediyorum’ dedi bir diğeri.
Bu kadar saatten bahsedince bir an saatime bakmak ihtiyacını hissettim. Ancak saatim kolumda yoktu! Evde unutmuşum. İşimiz saatçilik olunca her tarafımız saatlerle dolu. Nereye baksam saat görüyorum. Ancak gün içinde bilinçsizce koluma defalarca bakmaya devam ettim ve kol saatsiz yapamayacağıma bir kez daha karar verdim.
Eğer bu yazının bir monolog olarak kalmasını istemiyorsanız, neden kol saati taşıyıp/taşımadığınız konusundaki görüşlerinizi bu yazıya yorum yaparak benimle paylaşabilirsiniz.
1274 defa okundu
11,004 total views, 1 views today
Benzer Yazılar
Saatlerim bana zamanı göstermekten öte yoldaşlar..
Özellikle diver modelleri tercih ediyorum çünkü verdiği ağırlık ve sağlamlık hissini seviyorum.
Kadran mutlaka sunray olmalı çünkü sıkıldığım, bir şeyi beklediğim zaman kadranı farklı açılardan izlemeyi, renk geçişlerini gözlemlemeyi seviyorum.
Cam kapak varsa uzun uzun defalarca mekanizmanın çalışmasını, rotorun dönüşünü izlemeyi seviyorum.
Bence saatler, özellikle mekanik saatler biz yeni jenerasyon erkeklere miras kalmış nadir “maskülen oyuncaklar”dan.
Bu yüzden saat taşımayı çok seviyorum.
Saatimi yalnızca bir şıklık aksesuarı olarak gördüğüm günlerden dolayı oldukça mahcubum. Tek baktığım kriter kadranın büyük kordonunu ise olmasıydı, böylece insanların daha kolay dikkatini çekebilecekti. Şu an etrafıma baktığımda pek çok insanın da böyle düşündüğünü ve sadece dikkat çekici saatleri almaya çalıştıklarını görüyorum.
Oysa ben ilk mekanik ve kurmalı saatimi aldım ve bu andan sonra benim için saatin tek amacı bu mekanizmayı yıllar boyunca yaşatmak ve dakikliğine saygı duymak. Artık saatimle aramda gerçek bir bağ olduğunu düşünüyorum.
Merhaba. Bir suredir blogunuzun takipcisiyim ve her yazinizda cok ilginc ve nezih bilgilere ulasiyorum .
Bu yazinizda ise cok farkli bir dusuncemi aktarmak isterim kisaca : ilk masa saatimi de ilk kol saatimi de (tissot) rahmetli dayim almisti , ilkokul mezuniyet hediyesi olarak. Her iki saatim de tabii ki duruyor. Zaman zaman kurarak tiktaklarini dinliyorum.
Gecen yillar icerisinde, onlarca kol saatim oldu. Ama surec icerisinde, kollarimdaki onlarca bilezikler nedeni ile yavas yavas saat kullanmayi biraktim . Daha sonralari ise, migrenli oldugum ortaya cikti. Bilezikler de yavas yavas azaldilar..Ve bir gun Zurich havaalaninda yuzuk saat kesfettim. Var olan bir adeti hemen aldim. Derken İstanbul da da bir magazada bir adet buldum onu da aldim .
Tumu de kurmali Kol saatlerimi kizlarima hediye edecegim. Kendim de yuzuk saatlerimle zamanin akisinda ucarak gececegim.
Saat kullanmak, modern sanayi toplumunda yaşayan bireyler için bir gereklilik. Fakat diger pek çok konuda olduğu gibi, zamanı da estetize etme gereği duyuyor, görsel ya da teknik özelliği olan saatler kullanıyor, zevk ve kişiliğimizi ifade ediyoruz. Saat benim için bir aksesuar olmanın ötesinde, hiçbir zaman onsuz yapamadığım bir nesne. Sokağa onsuz çıkmadığım iki şeyden biri kalem ise bir digeri de saatdir (bir üçüncüsü de Swiss Army Knife).
Kalem de saat de son derece kişisel ve özel birer unsur. Her ikisi de insanın kişiliğini ve hayata bakışını yansıtan birer araç.
Bence bu noktada mekanik saatlerin bir sanat eseri olduğunu vurgulamak ve böyle bir aracı yaratmak için gerekli olan beceri ve zekâyı takdir etmek gerek. Söz konusu beceri, bu saatlerin bakım ve onarımını yapan ustalar için de geçerli.
Bu tesbiti yaptıktan sonra, saat kullanmanın ve saate bakarak zamanın nasıl aktığını görmenin başlı başına bir zevk haline geldiğini görmemek mümkün değil. Mesele artık sadece zamanı nasıl kullanacağımız olmaktan çıkıp hayatımıza renk ve zevk katan (ufak) ayrıntılardan biri haline geliyor.
İşte bütün bu düşüncelere dayalı olarak ben de hem kol saati, hem cep saati kullanıyorum. Kol saati gayet pratik ve kullanışlı bir araç olup her ortamda rahatlıkla kullanılabiliyor. Ancak zamanla şöyle bir ayrıma gittim: Kışın daha çok kol saati, yazın ise cep saati kullanıyorum. Yazın sıcakta terleyince kol saatinin deri kayışı rahatsızlık veriyor. Deri kayışı her şeye rağmen tercih ediyorum çünkü her ne kadar metal bilezik kadar uzun ömürlü değil ise de daha estetik durduğu kanaatindeyim.
Cep saati ise ayrı bir zevk. Hem cepte, hem de çalışma masamın üstünde kullanıyorum. Aileden kalma ve antika sayılacak kadar eski saatler ise bambaşka bir heyecan kaynağı.
Neticede saat, özellikle de mekanik saat, çok özel bir merak ve zevk meselesi.
Saat bence gelecekteki insana -cocugunuza ya da sevdiginiz bi kucugunuze- zamanin kiymetini fark ettirmek icin birakilacak bir anidir. O yuzden saglam ve kalici olmasi onemlidir.